İngilizce/Ders notları

Selamlaşmalar

değiştir
Hello
Hello! Merhaba
Good morning! Günaydın
Good afternoon! Tünaydın
Good evening! İyi akşamlar
Good night! İyi geceler
How Are You?
How are you? Nasılsın?
How are you doing? Ne yapıyorsun?
How is it going? Nasıl gidiyor?
What's up? Naber?
What's going on? Ne oluyor?
Where have you been? Neredeydin?
Are you OK? İyi misin?
How are you feeling? Kendini nasıl hissediyorsun?
How's business? İşler nasıl?
What's happening on your life? Hayatında ne olup bitiyor?
Im Fine
Thanks, I am fine Sağol, iyiyim
Fine İyiyim
Great! Harika / iyi
All right Fena değil
I am OK İyiyim
Cool! Bomba gibiyim
I am cool Harikayım
Could be better Daha iyi olabilirdi
Not bad Fena değil
So so Eh, şöyle böyle
Not so great O kadar da iyi değil
I've been better Daha iyiydim
I've running around Koşturuyordum
Keeping busy Uğraşıp duruyoruz
No complaints Bir şikayetim yok
I'm snowed under/so busy/swamped Çok yoğunum
Good-bye
Good-bye Güle güle/Görüşürüz
Good day İyi günler
Good evening İyi akşamlar
Good night İyi geceler
Good-bye until later Bir dahaki sefere kadar hoşçakal
See you Görüşürüz
I'll see you soon Yakında görüşürüz
I'll catch you later Seninle sonra görüşürüz
See you next time Bir dahaki sefere görüşürüz
Let's get in touch Görüşelim
Good to see you Seni görmek güzel
Don't forget to call Aramayı unutma
Let's write/correspond Yazışalım

Konaklama

değiştir
I Need A Room
I need a room please? Bir oda rica edecektim?
I need a room with a single bed Tek yataklı bir oda istiyorum.
I need a room with a double bed. Çift kişilik bir oda istiyorum.
Do you have any singles room? Tek kişilik odanız var mı?
Do you have any vacancies? Boş yeriniz var mı?
A double of room please Çift kişilik bir oda lütfen?
A room with a bath, please. Banyolu bir oda lütfen
Can I reserve a room? Bir oda ayırabilir miyim?
Can I book a room? Bir oda ayırabilir miyim?
I have a reservation Rezervasyon yaptırmıştım.
Double occupancy, please. İki kişilik bir oda lütfen.
I need a room with two single beds. İki ayrı yataklı bir oda istiyorum.
I need a room with a double bed. İki kişilik yataklı bir oda istiyorum.
We will need a crib for the baby. Bebek için bir karyola istiyoruz.
Would you like a room with a view of the swimming pool? Yüzme havuzu manzaralı bir oda istermiydiniz?
Would you prefer a non-smoking room? Sigara içilmeyen bir oda ister miydiniz?
I'd like a room at the front. Ön tarafa bakan bir oda istiyorum.
I'd like a room at the rear. Arka tarafta bir oda istiyorum.
I'd like a room with a view of the sea. Deniz manzaralı bir oda istiyorum.
I'd like a room for the week. Haftalık bir oda istiyorum.
I'd like a wake-up call, please. Uyandırma servisi istiyorum.
Do you have a pool? Havuzunuz var mı?
What are the rates? Ücretler nasıl?
Is there a restaurant? Lokanta var mı?
Are pets allowed? Evcil hayvanlar kabul ediliyor mu?
When's the check-out? Odayı ne zaman boşaltırsınız?
I need to check out. Ayrılmak istiyorum.
I'd like a receipt. Makbuz rica edebilir miyim?

Yiyecek İçecek (Lokanta da)

değiştir
Waiter (Garsonun soracağı sorulara örnekler)
Would you like smoking or nonsmoking? Sigaralı bölüm mü sigarasız bölüm mü?
How many in your party? Kaç kişisiniz?
Do you have a reservation? Rezevasyon yapmışmıydınız?
I'll have a table ready in two minutes İki dakika içinde masanızı hazırlıyorum
Would you like to see the menu? Menüyü görmek istermiydiniz?
Are you ready to order? Sipariş için hazırmısınız?
May I take your order, please? Sipariş alabilir miyim?
What will it be? Ne alırdınız?
Can I get you something to drink with that? Yanında içecek bir şey istermiydiniz?
Would you care for a dessert? Tatlı istermisiniz?
For here or to go? Burada mı, paket mi?
Here you go Buyurun
Here is your order Siparişiniz hazır
Thank you and come again Teşekkürler, tekrar bekleriz

Alışveriş

değiştir
Welcome, May I Help You?
May I help you? Yardımcı olabilir miyim?
Can I show you with something? Size bir şey gösterebilir miyim?
Are you being helped? Size bakan var mı?
Is there anything I can help you with? Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?
If you need me, I'll be around Bana ihtiyacınız olursa, ben civardayım
If I can help you, just let me know Eğer yardım gerekirse haberim olsun
What are you interested in? Ne bakmıştınız?
Are you looking for something in particular? Belirli bir şey mi arıyorsunuz?
Do you have something specific in mind? Aklınızda özel bir şey var mı?
What size do you need? Kaç beden istiyorsunuz?
Do you know what size you are? Bedeninizi biliyor musunuz?
That's on sale this week? O bu hafta indirimde
Can I suggest this? Size bunu önerebilir miyim?
How would you like to pay for this? Bunu nasıl ödemek isterdiniz?
Will that be cash or credit? Nakit mi, kredi kartı mı?
That's your colour Tam size göre (en doğru tercihi yaptınız anlamında)
How Much Is It?
When are you open? Ne zaman açıksınız?
When do you open? Ne zaman açıyorsunuz?
What are your hours? Çalışma saatleriniz nelerdir?
I'm looking for something for my father Babam için bir şey bakıyordum
It's a gift! Hediye olacak
I don't know my size Bedenimi bilmiyorum
Can you measure me? Bedenimi ölçebilir misiniz?
Thank you, I'm just looking Sağolun, sadece bakıyorum
Do you have this shirt in yellow? Bu tişörtün sarısı var mı?
Do you have these shoes in suede? Bu ayakkabının süeti var mı?
It it on sale? Bu indirimde mi?
It's too tight Bu çok dar
It's too loose Bu çok geniş
It's a little bit expensive Bu biraz pahalı
Can you hold it for me? Bunu benim için saklayabilir misiniz?
How much does it cost? Fiyatı ne kadar?
How much is it? Kaç lira?
Would you please gift-wrap that? Lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?

İngilizce deyimler

değiştir
Give a dog bad name and hang him Adamın adı çıkacağına canı çıksın
A quiet baby gets no suck Ağlamayana meme yok
Better late than never Geç olsun güç olmasın
Easy come, easy go Haydan gelen huya gider
Barking dog never bites Havlayan köpek ısırmaz
It never rains, but pours Aksilikler hep üst üste gelir
Your mother alone will be wail on you Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
You can't teach an old dog new tricks Ağaç yaşken eğilir
Save up something for a rainy day Ak akçe kara gün içindir
I drink cofee once in a blue moon Ayda yılda bir kahve içerim
I am tikcled pink that I have passed the exam Sınavı geçtiğim için çok heyecanlıyım
He eats like a pig Çok fazla yemek yer
He took it like a man Olgun bir şekilde kabul etti
He eats like a bird Çok az yemek yer
He drinks like a fish Çok içki içer
I slept like a dog Çok güzel uyudum
My brother runs like a wind Kardeşim çok hızlı koşar
My father is as bald as an egg Babam kabak gibi keldir
Every cloud has a silver lining Her felakette bir hayır vardır
All that glitters isn't gold Her sakallıyı deden sanma
Man make houses, women make homes Yuvayı dişi kuş yapar
Better lose the saddle than the horse Zararın neresinden dönülürse kardır
A rolling stone gathers no moss Yuvarlanan taş yosun tutmaz
If the cap fits, wear it Yarası olan gocunur
Cheats never prosper Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
Too many cooks spoil the broth Horozu çok olan köyde sabah erken olur
Two cunning men will not try to make a dupe of each other İki cambaz aynı ipte oynamaz
Talk of the devil and you'll see his hoofs İti an çomağı hazırla
A friend in need is a friend indeed Dost kara günde belli olur
A change is as good as a rest Tebdili mekanda hayır vardır
Don't teach your grandmother to suck eggs Tereciye tere satılmaz
Cleanliness is next to godliness Temizlik imandan gelir
Do as the Romans do when in Rome Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin
Speech is silver, but silence is gold Söz gümüşse sükut altındır
The early bird gets the worm Sona kalan dona kalır
He that laughs last laughs best Son gülen iyi güler
Once burnt twice shy Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer
Good words are worth much, and cost little Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır
Throw out a sprat to catch a mackerel Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez
All his geese are swans Karga yavrusunu şahin görür
As you make your bed, you lie on it Kendi düşen ağlamaz
Spare the rod and spoil the child Kızını dövmeyen dizini döver
The apples on the other side of the wall are the sweetest Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
Nothing venture, nothing have Korkak bezirgan ne kar eder ne ziyan
Covards die many times before their deaths Korkunun ecele faydası yoktur
The rotten apple injures its neighbours Körle yatan şaşı kalkar
Bad news travels fast Kötü haber tez yayılır
As you sow, so you shall reap Ne ekersen onu biçersin
Christmas come but once a year Papaz bir kere pilav yer
Who pays the piper calls the tune Parayı veren düdüğü çalar
Everything comes to him who waits Sabreden derviş muradına ermiş
All well that ends well Sonu iyi biten her şey iyidir
It's not over until the fat lady sings Dereyi görmeden paçaları sıvama
An apple a day keeps the doctor away Elma girmeyen eve doktor girer
He has a memory like sieve Hafızası çok kötüdür
He came out smelling like a rose Çok başarılıydı
He lives like a king Kral gibi yaşar
She has a memory like an elephant Hafızası çok kuvvetlidir
She took it like a duck to water Onun için çok doğaldı
She looks like death warmed over Çok gariban gözüküyor
He treats me like dirt Bana çok kötü davranıyor
She treats me like a king Bana kral gibi davranıyor
He sticks out like a sore thumb Herkes tarafından farkedilen birisi
He works like a horse Çok sıkı çalışır
He has a mind like a steel trap Çok zeki birisi
He looks like a million Harika gözüküyor
He went on like a broken record Kırık plak gibi konuştu
She has something up her sleeve Bir şey planlıyor
He swears like a trooper Çok küfür eder
She tells it like it is Her şeyi olduğu gibi söyler
It works like a charm Çok iyi çalışır
My mother wears the pants in the family Evin hakimi annemdir
The news spread like a wildfire Haberler çok hızlı bir şekilde yayıldı
The kids fought like cats and dogs on the street Çocuklar sokakta kedi-köpek gibi kavga ettiler
My girlfriend is as cute as a button Kızarkadaşım çok güzeldir
The teacher is hot under the collar Öğretmen çok kızgındır
A good friend would give you the shirt off his back İyi arkadaş senin için her şeyi yapar
We must tighten our belts now Kemerleri sıkmamız lazım
I have been hoodwinked Aldatıldım
That idea is old hat Bu modası geçmiş bir fikir
Guests are given the red carpet treatmen in Turkey Türkiye'de misafirlere çok iyi davranılır
Let's go out and paint the town red Hadi dışarı çıkıp şehrin altını üstüne getirelim
I always look at the world through rose coloured glasses Dünyaya her zaman pembe gözlüklerle bakarım
When I bought a summer house she was green with envy Yazlık ev aldığımda kıskançlıktan deliye döndü
Don't look so blue! Try to be optimistic O kadar karamsar bakma! Biraz iyimser olmaya çalış
John is a true blue friend John çok sadık bir arkadaştır
This money is my golden oppurtunity to buy a new car Bu para yeni bir araba almak için altın gibi bir fırsat
I don't have a red cent Tek kuruşum bile yok
Mary talks like a blue streak Mary çok konuşkandır
He sees red whenever he loses the match Ne zaman maçı kaybetse kendini kaybeder
I am in a red Boğazıma kadar borca battım