Tabanca Taşıma ve Kullanma/Giriş ve bir eleştiri
GİRİŞ ve bir eleştiri
değiştirGenel olarak silah değil de tabanca konusunu ele aldık. Toplumumuzun bugün en çok tartıştığı konulardan biri tabanca ve buna rağmen yazılı tek bir eğitici kaynak yok.
Hemen herkesin belinde bir tabanca var. Türk toplumu silaha meraklı. Genetik yapımız böyle. Bunu hepimiz biliyoruz. 1980’li yıllardan sonra da taşınması halkımız arasında oldukça yaygınlaştı. Bu bir hataydı. Hata nerede yapılmıştı derseniz... ülkede bir alt yapı oluşturulmadan, kurumlar teşekkül ettirilmeden, eğitim verilmeden, sadece kanun çıkartmakla hemen uygulama başladı ve silah taşıma yaygınlaştı.
Ruhsat alma işlemleri sırasında kimse sormuyor ki, silah alan adam silah nedir biliyor mu? Şimdiye kadar hiç silah görmüş mü veya eline silah almış mı? Tehlikeleri nelerdir? Ne gibi bilgilere sahip olmalı? Hangi disiplin çerçevesinde eğitim almalı?
Sadece bu kadar da değil! En basit bir alet alıyorsunuz, içinden kullanım kılavuzu çıkıyor; fakat silah aldığınız zaman, yanında, değil bir kullanım kılavuzu, en ufak bir bilgi yok. Silah bakımı nasıl yapılır? Silah, nasıl sökülür, nasıl temizlenir ve nasıl toplanır? Nasıl muhafaza edilir? Ateşli silahlar kanununda ne yazar? Sorumluluklar ve cezai müeyyideler nelerdir? vs...
Parayı ödeyen, hastanelerde eziyetli kuyruklar beklemeye razı olan; yüzeysel bir asabiye muayenesi ve formalitelerden geçmeyi göze alan herkes silah sahibi oldu.
Ama önlem alındığı söylenmekte. Gerekli kanunların çıkartıldığı, silah sahibi olmanın zorlaştırıldığı gibi.... Nasıl? Muameleleri zorlaştırarak ve formaliteleri arttırarak; silah ruhsatı almayı eziyet haline getirerek! Bu arada; kulak muayenesinde belirli miktarda "İşitme kaybı" olanlar ne bulundurma ne de taşıma ruhsatı alabiliyor. Ne demekse!.. Silah kullanan kişide zaten işitme kaybı olmaz mı? Silah ruhsatı savunma için veriliyorsa, bir miktar işitme kaybı olan kendini savunma hakkına sahip olmamalı mı?
Bir de sanayici veya iş sahibi savunma için silah alıyorsa, cirosu belirli miktarda olmalı; vergi borcu olmamalı. Yani silah alma hakkı savunma için veriliyorsa; sanayicinin ve iş adamının cirosu düşükse ve/veya vergi borcu varsa kendini savunma hakkı ve can güvenliği olmasın mı? Şayet konu gerçekten savunmaysa, bugün artık şoförlerin bile can güvenliği yok. Şoförler fazla ciro yapamıyorlar diye silah almamalı mı?
Elbette gönül ister ki kimse silah taşımasın!..
Sonunda, her konuda olduğu gibi bu konuda da zıt görüşler belirdi. Silaha karşı olanlar ve silah sevenler.
Bu konu çok tartışıldı. Hâlâ tartışılıyor. Daha çok tartışılacak da... Ama ben bu tartışmaları yersiz buluyorum. Yasaklar getirsek ne olacak? Yasaklara kimler uyar, kimler uymaz?
Milletçe asker yapımız var, silaha meraklı bir yapımız var. Ne yasak getirirsek getirelim, önlem almamız hemen hemen imkânsız. Zaten yasaklara uyanlar, toplumun medenî kesimi. Cahil ve görgüsüze yasak mı işliyor ki?.. Ceza da alsa gene aynı suçu işliyor. Ayrıca ceza kanunlarımızın tam bir caydırıcılığa sahip olmadığı inancı yaygın.
Şayet gene yasak getirecek olursak, sadece belirli bir kültür seviyesi olanlar bu yasaklara uyacak, cahil ve görgüsüzler için değişen bir şey olmayacak. Ve şayet silah taşıma bir savunma aracı olarak kullanılacaksa; cahil ve görgüsüzler, gerçek ihtiyaç sahiplerine göre avantajlı duruma geçecekler. Olacak bundan ibaret. Kazalar, yaralanma ve ölümler sürüp gidecek. Yani kısacası, bu konuda yasak çözüm değil.
1980’den sonra Sn. Kenan Evren’in talimatıyla tüm silahlar toplatıldı. Silahını kimler teslim etti? Sadece kanunlara saygısı olan, suç işlemekten uzak, kültürlü kesim. Sanki çatışmayı onlar yaratıyorlarmış gibi... Peki olaylar durdu mu? Hayır! Cahil, görgüsüz çatışmacı kesimin elinde silahları olduğu gibi kaldı. Peki ne yapmış olduk? Sadece masum vatandaşı korunmasız bırakmış olduk.
Denenmişi bir daha denemenin ne anlamı var?
Öneri
değiştirSilah taşımayı savunmak mümkün değil. Ancak silah taşımaya mutlaka onay verilecekse, kesin kurallar koyarak insanları serbest bırakmalı. Kim nasıl istiyorsa öyle düşünsün ve düşündüğünü uygulasın. Ancak altını çizerek tekrar ediyorum: anlamlı ve kesin kurallar koyarak ve bu kuralları en sert bir şekilde uygulayarak... Nasıl mı? Yalnız ruhsat alarak değil, ayrıca ehliyet de alarak.
Ruhsat silaha ait olmalı, ehliyetse kullanıcının bulundurma/taşıma yetki belgesi... Nasıl ki arabamızın ruhsatı var, fakat ehliyet almadan direksiyon başına oturamıyoruz; tabanca için de ruhsatımız olmalı ama bulundurmak veya taşımak için de ayrıca ehliyet almalıyız. Araba kullanmak için nasıl önce kurslarda aylarca eğitim alıyoruz, yazılı ve uygulamalı imtihan oluyoruz... Trafik kurallarını öğrenip öğrenmediğimize bakılıyor... Silah konusunda da benzer işlemler yapılmalı. Bir araç kullanmak için bunca eğitim gerekiyor da, doğrudan can almaya yönelik bir alet için neden bu işlemler gerekmiyor, anlamak mümkün değil!
Tabanca taşıma veya bulundurma ruhsatı için anlamsız zorluklar çıkartıp ruhsatsız silah bulundurmayı/taşımayı adeta teşvik ederek sorunu çözmüş görünmek yerine; gerçekten işe yarar, anlamlı kurallar getirilmeli. Mademki silah bulundurma ve taşıma müsaadesi veriliyor...
Özet
değiştirSilah taşımak demek, iki dertten birini seçmeye razı olmak demektir. Ya namusunu veya canını korursun, silahı kullanırsın; yasalarla başın derde girer... ya da gerek olduğunda ve davrandığında fırsat bulamadan karşı taraf kullanır; canın gider.
Bunun dışında da riskler var. Kaba kuvvet saldırısına uğradığında, hemen silah çekecek değilsin ya... İtişme-kakışma sırasında senin silahın karşı tarafın eline geçerse, gene başın dertte.
İş bu kadarla da kalmıyor. Ne kadar eğitim alırsak alalım, kaza ihtimali sıfır değil. Zihnen veya bedenen yorgun olduğumuz bir dönemde hata yapabiliriz ve silah gereksiz yere ateş alabilir. Söküp takarken veya temizlerken de...
Dünyaca yapılmış bir istatistikten bahsederler:
“Ortalama olarak her silah üç yılda bir istem dışı ateş alır.”
Ne kadar doğrudur bilinmez ama, istem dışı ateş aldığına ben şahit oldum. Biraz şans eseri, biraz da eğitimli olma sonucu kaza olmadı.
Peki silah taşımak bir işe yarar mı?
Tabanca, savunma silahı olamaz. O sadece bir saldırı silahıdır. Aksini tartışmaya gerek bile yok. Silah taşıyanlar istedikleri kadar “Savunma için” desinler, bu bir aldatmacadan öte değildir. Zira saldıran her zaman hazırlıklıdır. Savunmaya geçen ise saldırıdan sonra davranacaktır. O zaman da zaten ‘geçmiş ola’...
Saldırıya uğrama durumunda veya saldırı tehlikesi baş gösterdiğinde yapılacak en büyük hata silah göstererek savunmaya geçmektir. Karşınızdaki de silahlıysa, siz elinizi silaha götürürken sizden önce silaha davranabilecektir. Ve de mutlak ateş etmek üzere... Zira sizin ona silah göstermekle yetineceğinize güvenemez. Siz silah gösterdiğinizde, karşıdakinin de silahı varsa, tek şansı ateş etmektir. Silaha davranmakla, daha işin başında, karşınızdakinin silahı varsa, ateş etmeye karar vermesine sebep oldunuz demektir. Halbuki saldırgan, silahlı olmasına rağmen belki de silah kullanmaya niyetli değildi. Sadece kaba kuvvet göstererek işi kapatacaktı. Belki de basit bir hırpalanmayla, başınız büyük derde girmeden kurtulacaktınız.
İşte bu sebeple silah gösterilmez; çekildiği anda ateşlenir. Hem de yaralamak veya öldürmek üzere... Bu da başka bir kuraldır.
Silah taşımak zor iştir. Onu kullanma kararını vermek ise daha zor... Yapılacak en ufak bir hata, cana mal olacaktır.
Hele sinirli insanların silah taşımaları asla tavsiye edilmez. Kontrolünü kaybeden insan, hata yapma riski en yüksek olandır. Şuursuzca silahına davranabilir ve gereksiz yere herhangi bir olayı büyütebilir. Mutlaka silah taşımaya karar vermiş bir insan öncelikle, her konuda kendine hakim olabileceğinden emin olmalıdır.
Bir anı (1)
değiştir“Yirmili yaşlardayken, her delikanlı gibi ben de silaha merak sarmıştım. Ne var ki o zamanlar silah taşıma ruhsatı almak pek mümkün değildi. Ruhsatsız silah edinmekse benim işim değildi. Ben de kurusıkı bir gaz tabancası almıştım. Fişeklerinin ucu çekirdek yerine balmumuyla doldurulmuştu. Bunlardan hâlâ piyasada var. Ateş edince yakın mesafeden yaralıyor da... Fişeğin ucundan çıkan balmumu ikiye ayrılıyor ve karşıdakinin canını yakabiliyor.
Belimde bu tabancayla dolaşıyordum. Bir gün bir olay oldu ve saldırıya uğradım. İki kişiydiler. Biri arkadan benim kollarımı tutuyor, diğeri suratıma yumruk atıyordu. Elim belime yakındı ve kolaylıkla kurusıkı silahımı çekebilirdim. Ne var ki iş dayaktan öteye gitmeyecekti ve ben de dayak yemeye razı oldum ve kurusıkı silahımı çekmedim. Olay o kadarla kapandı. Sonuçta sadece dayak yemiştim.
Tersine davransaydım, karşımdakinin gerçek silahı olması halinde hayatım tehlikeye girerdi. Bunu düşünebildim ve hata yapmadım.”
Silah taşıyacak kişi, kendinden en az bu kadar emin olmalıdır.
Bir anı (2)
değiştirHüsamettin Yalhı, olayı yaşayan arkadaşından dinlemiş. Olay, 1930’lu yıllarda Koyulhisar’da geçiyor.
Delikanlı, nişanlanmak üzere olan kız arkadaşıyla tenhaca bir parkta geziyor. Karşılarına üç kişi çıkıyor. Soyguncular... Delikanlının ve kız arkadaşının üzerinde bulunan tüm değerli eşyayı alıyorlar. Bu arada delikanlının üzerinde de küçük bir tabanca buluyor, onu da alıyorlar. Delikanlı buna çok üzülüyor ve:
- Ağabey, silahı daha yeni aldım. Hiç değilse onu bana bırak... diyor.
Eşkıya soruyor:
- Ne yapacaksın silahı?
- Ağabey, bakarsın lâzım olur...
Eşkıya cevap veriyor:
- Hadi ordan!.. Şimdi lâzım oldu; kullanamadın. Başka nasıl lâzım olacak da kullanacaksın!..
Böyle diyor eşkıya ve silahı da alıp oradan uzaklaşıyor.
Silah taşınacaksa, bilinçlenme gerek
değiştirSilah taşıma önerilemez. Fakat insan, aklına koyduğu zaman illa alacak ve/veya bir türlü taşıyacak. Her şeye rağmen silah bulundurmak veya taşımak isteyenlere veya atıcılığa merak salmış olanlara birkaç satırla yardımcı olmak gerekir. Zira bu konuda, toplumumuzun b gerek.